Gümülcine, 21.12.24.
Bedel
Yuval Noah Harari “Hayvanlardan Tanrılara Sapiens” isimli kitabında insanın toplumsal yaşantısının başlangıcını dedikodu yapabilme ve hayali şeylere inanma kabiliyeti sayesinde kitleler halinde hareket edebilmesine bağlar. Harari bunun dünyanın ve insanın doğal yaşamı açısından felaketler silsilesinin başlangıcı olduğunu söyler. Bu konuda Harari’nin ilginç tespitlerini okuyucularının değerlendirmelerine bırakarak insanın toplumsal yaşantısının başlangıcından bu yana insan hayatını yönlendirmiş kimlik olgusuna gelmek istiyorum.
Harari’nin hayali şey(ler) olarak eleştirdiği kimlik olgusu, son asırda toplumsal yaşantıyı derinden etkileyen büyük ideolojik akımların ve küreselleşmenin meydan okumalarına karşı varlığını korumuştur.
Kimlik bir insanın ve bağlı olduğu toplumun felsefi olarak nerden gelip nereye gittiğine, kültürel olarak nasıl yaşayıp nasıl gömüldüğüne kadar hayatını bir dizi kodlara göre düzenler. İnsanın konuştuğu dil (anadili) ise kimliğinin en ayırt edici özelliklerindendir. Modern çalışmalar bir insanın bünyesinde bütünleşen birçok farklı kimliğin varlığına dair yorumlar getirse de anadil, düşünme ve yaşayış biçimi, değerler kimliği oluşturan ana unsurlar olduğu söylenebilir.
Diğer yandan modern devlet ise ülke sınırları içindeki hâkim dil ve kültürü devletin tüm vatandaşlarına benimseterek tek bir ulusal kimlik yaratmak istemiştir. Bu yaratış gayreti bazı durumlarda ulusal kimliğin farklı kimliklerin reddi üzerine kurulması durumunu ortaya çıkarmıştır.
Kuzey Makedonya Başbakanı Kristian Miçkoski’nin AB Zirve Toplantısı’ndaki Makedonya ve Makedon halkına atıf yapan açıklamalarına Yunan basınında gösterilen tepkiler ulusal kimliğin başka kimliklerin reddi üzerine kurulması konusunu Yunanistan bağlamında tekrar düşündürüyor. Yunan basını bu ifadelerinden ve kendini Makedon olarak tanımlamasından dolayı Miçkoski’nin kulağının çekilmesi gerektiğini söylüyor.
Bu yönüyle başka kimliklerin reddi üzerine kurulan Yunan ulusal kimliği bu reddedilişe karşı çıkanlara ise bedeller ödetiyor. Yaklaşık 30 yıl boyunca Kuzey Makedonya ülkenin resmi ismi üzerinde Yunanistan’ın kurduğu tahakküm yüzünden bedel ödedi. Ve bu sorun hala bitmiş gözükmüyor.
Batı Trakya’da ise Türk kimliğini reddeden otoriteye karşı gelmenin bedeli çok boyutlu. Bu bedel bazen kendi halkını tanıyamamışların yarattığı provokasyonlara tepki gösteren azınlık temsilcilerinin emniyet koridorlarında koşturulması şeklinde olurken, bazen mesnetsiz suçlamalarla başlatılan yasal soruşturmalar şeklinde ödetiliyor.
Siyaseten formüle edilmiş mali soruşturmalar sonucunda kesilen mali cezalar da Batı Trakya’da insan ve azınlık haklarını, Türk kimliğini savunanlara ödetilen bedel olarak önümüze çıkabiliyor.
Bunun karşısında ise başka kimliklerin reddi üzerine kurulmamış, farklı kimliklerden de korkusu olmayan Batı Trakya’daki Türk kimliği ve Türk Azınlığı’nın onurlu
mensupları duruyor. Kimliğinden şüphesi olmayan, kimlik sahibi olan bu toprakların evlatları tüm bu yaşananlar karşısında sadece “Hapis ise yatılır, paraysa bulunur, ödenir.” diyor.
Batı Trakya’da 21. Yüzyılın ilk çeyreğini tamamlarken, insan ve azınlık haklarına, değerlerimize iman etmiş kimlik sahibi Türk azınlık gençliği bu çağın Yunanistan’ında ve Avrupa’sında kimliğine sahip çıkmaya devam edecektir.
Peki bu korkmayış karşısında kendini başkasını reddediş üzerinden kuranlar, kimliğinden şüphe edenler ne yapacaktır?